Yaşadığımız evrende herşey mükemmel bir uyum içerisindedir. Bilinen yaklaşık 300 milyar galaksi, içlerinde bulunan yaklaşık 300'er milyar yıldızla son derece düzenli şekilde varlıklarını sürdürmektedirler. Öyle ki tüm galaksiler, yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte belirli yörüngelerde dönmektedirler. Böyle bir düzenin oluşması, hiçbir şekilde rastlantılarla açıklanamaz.
Üstelik evrendeki hız kavramı, dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl almaz boyutlardadır. Milyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler, galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde müthiş bir süratle hareket ederler. Üzerinde yaşadığımız Dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni etrafında, 108.000 km. hızla güneşin etrafında döner. Güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati saatte 720.000 km. iken, Samanyolu galaksisinin uzaydaki hızı saatte 950.000 km.dir. Durmaksızın devam eden hareket öylesine yoğundur ki, Dünya ve Güneş Sistemi her sene bir önceki sene bulunduğu yerden 500 milyon kilometre uzakta bulunur.
İşte biz de son derece astronomik hızlarda hareket eden bu gök cisimlerinden birinde yaşamımızı sürdürüyoruz. Üstelik üzerinde bulunduğumuz Dünya tüm evrenle kıyaslanınca son derece küçük ve sıradan kalır.
Bu inanılmaz dengeler, aslında dünya üzerindeki hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Gök cisimlerinin hareket ettikleri yörüngelerdeki milimetrik değişimler, kaymalar çok önemli sonuçlar doğurabilir. Hatta öyle ki, Dünya üzerinde yaşamak mümkün olmayabilir. Böylesine büyük bir dengeye ve hıza sahip bir sistem içinde, korkunç kazaların oluşması da oldukça mümkün görünmektedir. Ama şu an Dünya üzerinde yaşamın olması, bizim varlığımızı sürdürebilmemiz gösteriyor ki, böyle kazalar çok ender olmakta ve düzen hiçbir şekilde bozulmadan devam edebilmektedir. İnsan ise dünyanın dönüş hızını dahi hissetmeden, çok kararlı ve güvenli bir sistemin içinde yaşarmışçasına hayatını sürdürür.
İnsanlar bu anlatılanları fazla düşünmezler; düşünmedikleri için de gerçekte ne derece olağanüstü koşullarda hayat sürdürdüklerini fark edemezler. İçinde yaşadığımız evrenin belli bir amaçla var edilmiş olduğunun kendileri için ne kadar önemli olduğunu bilmezler. Bu dünyada neden bulunduklarını, bu kadar hassas dengenin evrende nasıl oluştuğunu merak bile etmeden yaşayabilirler.